karbon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
karbon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2021 Salı

Gezegenimizdeki Hassas Ayarlara Bazı Örnekler

 



“Yer küre her ne kadar göklere nisbeten çok küçüktür; fakat hadsiz İlahi sanat eserlerinin sergi yeri, yansıma yeri, toplanma yeri, merkezi hükmünde olduğundan, kalb cesede karşılık geldiği gibi, yer küre dahi koca, hadsiz göklere karşı bir kalb ve mânevî bir merkez hükmünde olarak karşılık gelir.” (Risale-i Nur Külliyatı, Lem'alar, 12.Lem'a kısmen günümüz Türkçesiyle) (1)

Ağustos 2019 itibariyle güneş sisteminin dışında tespit edilen gezegenlerin sayısı dört bini geçti. (2) Aralarında en fazla ilgi çekenlerden biri Gliese 581d adı verilen gezegendi. Suyun sıvı halde bulunması için uygun sıcaklıkta olabileceği düşünülüyordu. Harvard Üniversitesi’nden gökbilimci Dr. Lisa Kaltenegger ve arkadaşlarının araştırması, Gliese 581d’nin yalnızca tek yüzünün aydınlandığını, diğer yüzünün sürekli karanlık olduğunu, iki yüzü arasındaki sıcaklık farkının çok büyük fırtınalara neden olduğunu gösterdi. Dr. Kaltenegger’in hesaplamaları, yerçekiminin Dünya’nın yerçekiminden yüksek olduğuna, atmosfer basıncının da oldukça fazla olabileceğine işaret etti. Kaltenegger, “orada bir yerden bir yere hareket etmek kesinlikle aşırı zor olurdu, sürekli derin suda gitmek gibi bir şey” diyor. (3)

Dünya, çölün ortasındaki vaha gibi. Ne atmosferinin hemen hemen hepsi karbondioksitten oluşan Venüs gibi ortalama yüzey sıcaklığı 464 derece(4), ne de Mars gibi yaklaşık eksi 63 derece. (5) Mars’taki kum fırtınaları tüm gezegeni kaplayıp haftalarca sürebiliyor (6); Neptün’deki rüzgârların hızı saatte iki bin yüz kilometreye varıyor. (7) Merkür’ün yerçekimi kendi atmosferini tutmaya bile yetmeyecek kadar az… (8) Okyanusları, ormanları, çiçekleri, meyveleriyle çeşit çeşit canlıyı taşıyan harika bir gemi gibi Dünya. İdeal gaz karışımı, zehirsiz atmosferi, yeryüzünde rahat dolaşmamıza izin veren yerçekimi, kozmik ışınlardan koruyan manyetik alanı, ultraviyole ışınlardan koruyan ozon tabakası, ayı, güneşiyle özel bir gezegen.

Dünya’nın yakın komşusu Venüs’e çok defa Dünya’nın ikizi, ya da kardeşi deniliyor. Büyüklükleri, bileşimleri ve yerçekimleri benzer. (4) Ancak Venüs’te insanın sıcaktan kavrulacağı, atmosfer basıncı altında ezileceği, ve oksijensizlikten boğulacağı belirtiliyor. Kendimizi koruyacak teknolojiye sahip olduğumuzu varsayıp gezegenimizin “ikizi” Venüs’e hayali bir yolculuk yapalım… Venüs’e inince önce iyi bir uyku uyumak isteyebilirsiniz. Tabii gün boyunca değil. Çünkü Venüs'te bir gün yaklaşık 6.000 saat sürüyor. Güneşin doğuşunu seyretmek isterseniz söyleyelim, güneş yaklaşık Güneşin doğuşunu seyretmek isterseniz söyleyelim, güneş yaklaşık 243 günde (Dünya günü) bir ve batıdan doğuyor. Çünkü Venüs ters yönde dönüyor. Zaten atmosfer o denli kalın ki, güzel bir güneş doğuşu görmeyi de, geceleri yıldızları görmeyi de beklemeyin. Dünya’dakine benzer güzel mavi bir gökyüzü de yok tabii. Gökyüzünde sülfürik asit bulutları var. (9) Atlamadan şunu da belirtelim, bu gezegende çevreye bakınca her şey turuncu tonlarında görünüyor. (10) Venüs’ün atmosferi o kadar ağır ki, Venüs'ün yüzeyinde olmak dünyada denizin yaklaşık bin metre altında olmak gibi. Atmosfer basıncı, Dünya’daki atmosfer basıncının 92 katı. Ortalama yüzey sıcaklığı 464 derece olan Venüs(4), kurşunu eritecek kadar sıcak… (11)

Dünya atmosferinin üst tabakasında bulunan ozon, canlıları güneşin zararlı ultraviyole ışınlarından koruyan bir kalkan görevi görüyor.(12)

İngiltere’nin St. Andrews Üniversitesi’nden Doç. Dr. Sami Mikhail, aşırı sıcağın yalnızca Venüs’ün güneşe daha yakın olmasından değil, hemen hepsi sera gazı CO₂ 'ten oluşan bir atmosferle sarılı olmasından da kaynaklandığını belirtiyor. (13) Dünya’da, CO₂ yanardağ faaliyetleriyle atmosfere karışıyor ve gezegenin sıcak kalmasında rol oynuyor. (14) Fakat Venüs’ün atmosferinde gözlendiği kadar yüksek oranlara ulaşmıyor. Karbon kimyasal tepkimelerle atmosferden yer kabuğuna geçiyor, yer kabuğu da zamanla levha hareketleriyle yer altına çekilip eriyor. (15) Plaka tektoniği olmadan Dünya, Venüs gibi sıcak ve yaşanmaz bir dünya haline gelebilir. (16)

Amerika Birleşik Devletleri Maine Üniversitesi’nden fizik profesörü Neil Comins, “Ya Dünya’nın İki Ayı Olsaydı?” adlı kitabında, “Dünya galaksinin merkezine daha yakın olsaydı?” veya “Dünya’nın eksen eğikliği Uranüs gezegenininki gibi olsaydı?” gibi soruları yanıtladı. Prof. Neil Comins’in eserinde yanıtladığı sorulardan biri de şu: “Yerkabuğu daha kalın olsaydı ne olurdu?” Comins’e göre daha kalın yer kabuğu levha hareketlerinin olmaması, yüzey sıcaklığının daha yüksek olması, kükürt dioksit ve başka zehirlerle dolu yoğun, nemli bir atmosfer demek. (17) Atlamadan şunu da belirtelim, Harvard Üniversitesi’nden Diana Valencia ve meslektaşlarının araştırmasına göre, Dünya birazcık daha küçük ve az kütleli olsaydı, levha hareketleri olmazdı. (18) Prof. Comins, “en yakın komşumuz ayın kütlesi, şimdiki kütlesinin yarısı kadar olsaydı, Dünya çok farklı bir yer olurdu; ayın kütlesi daha az olsaydı, bir gün on beş saat sürebilirdi.” diyor. Cümlelerinin devamında, “kendi etrafında yirmi dört saatte dönen gezegenimiz on beş saatte bir turu tamamlasaydı, sık sık buz devirleri ve daha büyük sıcak hava dalgaları olurdu” diyor. Peki, gezegenimizin hiç ayı olmasaydı? Daha da süratli dönerek gün sekiz saate kadar düşebilirdi. Comins şöyle diyor: “Çok süratli dönüşün sonuçlarını, on saatte bir turu tamamlayan Jüpiter’e bakarak görebiliyoruz. Jüpiter gezegeninde rüzgârın hızı çoğunlukla saatte 160–320 kilometre arasında.” (17)

Dünya’nın dönme ekseninin eğikliği yaklaşık 23,5 derece olarak dengede. (19) Eksen eğikliğinin dengeli olması büyük iklim değişimlerinin meydana gelmemesi açısından önemli. (20) Amerika Birleşik Devletleri'nin Georgia Teknoloji Üniversitesi’nden astrofizikçi Dr. Gongjie Li, Mars’ın eksen eğikliğinin 0 ile 60 derece arasında değiştiğini belirtiyor ve bu değişkenliğin Mars’ın yüzey sularının buharlaşmasına katkı sağlamış olabileceğini ifade ediyor. (21) Peki Dünya'nın ekseni eğik olmasaydı ne olurdu? Bu eğiklik olmasaydı güneş ışınları sene boyunca ekvatorda yere dik gelir, 45 derece paralelinde yere her gün 45 derecelik açıyla gelirdi. (22) Kuzey ve Güney Kutbu’nda güneş hiç ufkun üstüne çıkmazdı. Mevsimler senenin hangi zamanında olduğumuza göre değil, Dünya’nın hangi paralelinde bulunduğumuza göre belirlenirdi. (23) Nitekim Uranüs'ün eksen eğikliği yaklaşık 90 derecedir. (24) Dünya’nın dönme ekseni, Uranüs'ünki gibi olsaydı, kuzey yarımkürede yaz mevsiminin ardından altı ay kış olur, güneş tüm kuzey yarımkürede batar ve bir daha altı ay boyunca doğmazdı. (23)

(1) https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/lemalar/on-ikinci-lema/124

(2) https://www.bbc.com/turkce/haberler-47684627

(3) https://www.researchgate.net/publication/231763508_Super-Earths_and_life-A_fascinating_puzzle_Example_GJ_581d

(4) https://tr.wikipedia.org/wiki/Ven%C3%BCs

(5) https://tr.wikipedia.org/wiki/Mars

(6) http://batmans.dyndns.info:83/sizin_icin/gunes_ve_sistemi/marsdosyasi.html

(7) https://tr.wikipedia.org/wiki/Nept%C3%BCn

(8) https://khosann.com/dunya-atmosferi-plazma-damlaciklariyla-sizinti-yapiyor/

(9) https://shiftdelete.net/venuste-bir-gun-bir-yildan-uzun-suruyor

(10) https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/gezegenlerin-renkleri-neden-birbirinden-farklidir

(11) https://khosann.com/mars-ve-venusu-dunyalastirmak-icin-5-yol/

(12) https://ozonosfer.nedir.org/

(13) https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0031920116301418?via%3Dihub

(14) https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/insanlar-mi-yoksa-yanardaglar-mi-daha-fazla-karbondioksit-salimina-sebep-olur

(15) https://www.atlasdergisi.com/kesfet/doga-cografya-haberleri/levhalarin-gucu.html

(16) http://www.bbc.com/earth/story/20170111-the-unexpected-ingredient-necessary-for-life

(17) https://365book.digital/books/452177977/what-if-the-earth-had-two-moons.html

(18) https://www.researchgate.net/publication/262984156_Habitable_Planets_Interior_Dynamics_and_Long-Term_Evolution

(19) https://www.spacecampturkey.com/sonbahar-ekinoksu

(20) https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/dunyanin-iklim-dinamikleri

(21) http://www.astronomidiyari.com/yazi/dunya-benzeri-gezegenler-dunyaya-gercekten-benziyor/

(22) https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/ekinoks-nedir

(23) https://www.diyadinnet.com/bilgi-1752-eksen-egikligi-olmasaydi-ne-olurdu

(24) https://www.bilgiyazar.net/uranusun-eksen-egikligi/#:~:text=Ters%20hareket%20eden%20gezegenlerden%20birisi,bir%20%C5%9Fekilde%20kendi%20etraf%C4%B1nda%20d%C3%B6nmektedir.

7 Mayıs 2021 Cuma

Her Şey Her Şeye Bağlı





Canlıların genlerini değiştirerek ekosistemlere müdahale etmek hiç de rasyonel değil. Yeryüzü sisteminin okyanuslar, atmosfer, canlılar gibi ögeleri arasında karmaşık bağlar var. Masum gibi görünen bir müdahalenin zincirleme etkileri olabilir, tek türün genleri binlerce canlıyı etkileyebilir. (1)

Bakteri geni transfer edilerek topraktaki cıvayı toplayıp uçucu cıvaya çevirmeleri sağlanan bitkilerin Connecticut’ta deneme sahasına ekilmesini müteakip Kanada’nın Western Ontario Üniversitesi’nden genetik profesörü Joe Cummins şöyle söyledi: “Cıvayla kirlenmiş sahaları bu bitkilerle temizleme yöntemi Kuzey Amerika’da geniş alanda icra edilirse, Dünya atmosferindeki cıva oranı on yıldan daha kısa sürede iki katına çıkabilir.” Yağmur ve karla atmosferden sulara karışan cıva, mikroorganizmalar tarafından organik cıvaya çevriliyor; balıkların dokularında birikiyor ve sonuçta balıkları yiyen insanlara kadar ulaşabiliyor.

Bitkilerin genlerinin değiştirilmesine muhalefet edenler, yabancı genlerin polen ya da tohumlarla doğal ortama geçmesinden endişe ediyordu. Endişelerinde hiç de haksız olmadıkları anlaşıldı. Örneğin, Amerika’nın North Dakota eyaletinde yürütülen bir araştırmayla yabani otları yok eden tarım ilaçlarına dirençli hale getirilmiş kanola bitkisinin eyalette büyük bir alana yayıldığı ortaya çıktı. Kanolanın yanı sıra mısır, soya fasülyesi gibi bitkiler de yabani otları yok eden ilaçlara dirençli hale getiriliyor. Bu bitkilerin doğal hayatı nasıl etkilediğini belirlemek amacıyla İngiliz Devleti sponsorluğunda bir dizi araştırma yapıldı. Tanınmış tarım araştırma merkezi Rothamsted Research’den araştırmacıların katılımıyla yapılan araştırmalar, büyük çapta ekilmeleri halinde kuşların besin kaynaklarının önemli oranda azalacağına işaret etti. Tarım ilaçlarına dirençleri genleri değişmiş bitkilerin ekildiği alanlarda geniş spektrumlu ilaçların kullanılmasıyla yabani otlar kaybolabilir, bu da yabani otların tohumlarıyla beslenen kuşların kaybolmasına neden olabilir. (2)

“Her şey her şeye bağlı.” Amerika Birleşik Devletleri'nin tanınmış biyoloji profesörlerinden Barry Commoner’e göre bu ekolojinin ilk kanunu… (3)

“Dünyayı, tüm yıldızları ve güneşleri tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele sahip olmayan kimse yaratıcılık iddia edemez, bir şey var ettiği iddiasında bulunamaz. Zira her şey, her şeyle bağlıdır.” (Risale-i Nur Külliyatı, Mektubat, Hakikat Çekirdekleri kısmen günümüz Türkçesiyle )  (4)

“Her şey her şeyle bağlıdır. Bir şey her şeysiz yapılmaz. Bir şeyi yaratan, her şeyi yaratmıştır. Öyleyse, bir şeyi yapan Vâhid, Ehad, Ferd, Samed olmak zarurîdir” (Risale-i Nur Külliyatı, Mesnevi-i Nuriye, Nokta kısmen günümüz Türkçesiyle) (5)

Volkanik dağlar okyanuslarda plankton “patlamalarına” sebep oluyor; planktonlardan atmosfere verilen moleküller okyanusların üstünde bulut oluşmasına neden oluyor… Yeryüzü ekosisteminin bileşenleri arasındaki ilişkiler çok kompleks. Bunu, bitkisel planktonların da içinde bulunduğu zincirin bir kısmını gözlemleyerek anlamak mümkün. Okyanuslarda binlerce türü bulunan bu küçük canlılar fotosentez yaparak Dünya’daki tüm yağmur ormanlarının ürettiğinden daha fazla oksijen üretiyor. (6) Yüzey sularından çok büyük miktarlarda karbondioksit alıyor ve sera gazı karbondioksidin atmosferdeki oranını etkileyerek gezegenin işleyişinde önemli rol oynuyor. Denizlerdeki besin zincirinin de temelini oluşturuyorlar. (7)

Eylül ayında meşhur akademik mecmua Science’da yayımlanan bir araştırma, Hawaii’nin Kīlauea Yanardağı’ndan okyanusa dökülen lavların sıcaklığıyla nitrat gibi besleyici maddelerin yüzeye taşındığını ve normalde besin açısından fakir olan sularda bitkisel plankton patlamaları meydana geldiğini, (planktonların hızla çoğaldığını) gösterdi. (8) Mayıs 2020'de Nature dergisinde yayımlanan bir araştırma da, Himalayalar’daki kar örtüsünün azalmasıyla binlerce kilometre ötede besin zincirinin değiştiğini, karbon döngüsünün ve iklimin etkilendiğini göstermişti. Güneybatı Asya’daki, bilhassa Himalayalar’daki karların azalması daha az güneş ışınının geri yansımasına ve karadaki sıcaklığın artmasına neden oluyor; kara ve deniz arasındaki sıcaklık farkının büyümesi muson rüzgârlarını güçlendiriyor; daha güçlü esen muson rüzgârları Umman Denizi’ni karıştırarak besleyici maddeleri yüzeye taşıyor, bu da bitkisel plankton patlamalarına yol açıyordu. (9)

Yeryüzü ekolojisinin bileşenlerinin birbirlerinden kopuk olmadığını gösteren en çarpıcı örneklerden biri bitkisel planktonların bulut oluşumuna yol açan bir molekülü salmaları. DMSP olarak adlandırılan bu molekülün antistress molekülü olduğu, güneşten gelen zararlı ultraviyole ışınların yoğun olduğu zamanlarda bitkisel planktonlardan salındığı belirtiliyor. DMSP sudaki mikroorganizmalarca dimetilsülfite çevriliyor; dimetilsülfit sudan atmosfere geçiyor ve kükürt bileşikleri oluşturuyor. (10) Kükürt bileşikleri, etraflarında su buharının yoğunlaştığı “yoğunlaşma çekirdeği” görevi yapıyor ve bulutların oluşmasını sağlıyor. (11) Georgia Tech'teki bilim insanlarına göre planktonlar, okyanusların üzerindeki bulut oluşumlarını çarpıcı biçimde değiştiriyor. (12)

Son zamanlarda, küresel ısınmaya karşı okyanusları demirle gübreleyip bitkisel planktonların çoğaltılması ve bu sayede atmosferdeki karbondiosit miktarının düşürülmesi, ya da atmosfere sülfat tanecikleri karıştırıp güneş ışınlarını yansıtarak Dünya’nın soğutulması gibi jeomühendislik projeleri öne sürüldü. (13) Avustralya’nın Charles Sturt Üniversitesi’nden Prof. Clive Hamilton ise The New York Times gazetesinde kaleme aldığı makalesinde şunları söyledi: “Ekoloji biliminden öğrendiğimiz bir ders varsa o da şudur: Bir ekosistemi ne kadar yakından incelersek o kadar kompleks hale gelir. Şu anda ekosistemlerin en büyüğü ve en kompleks olanını, gezegeni manipule etmeyi deneyecek teknolojileri kullanmayı ciddi olarak düşünüyoruz. Sülfat taneciklerinin püskürtülmesi sadece sıcaklığı değil, ozon tabakasını, küresel yağmur rejimlerini, biyosferi de değiştirir.” Hamilton, yazısını atmosfer bilimci Prof. Ronald G. Prinn’in şu ifadeleriyle sonlandırdı: “Anlamadığınız bir sistemi nasıl düzenleyebilirsiniz?” (14)

“Her bir kelimesi bütün kelimeleriyle bağlantılıdır ve her harfi, özellikle canlı bir harfi, bütün cümlelere yönelik birer yüzü, bakan birer gözü var olan bu kitabın öyle bir kat kat bir ağ gibi birbirine bağlanıp dayanmış olan nazım, dizilişi vardır ki, bir noktayı yerinde icad etmek için, bütün kâinatı icad edecek bir sınırsız bir kudret lâzımdır. Demek sivrisineğin gözünü yaratan, güneşi dahi o yaratmıştır. Pirenin midesini düzenleyen, güneş sistemini de o düzenlemiştir” (Risale-i Nur Külliyatı, Mesnevi-i Nuriye, Nokta kısmen günümüz Türkçesiyle )  (15)

“Şu dalâlet ehlinin gösterdikleri doğal sebepler, hem çok sayıda, hem birbirinden haberi yok, hem kör, iki elinde iki kör olan kör rastlantı ve kör ittifakın eline vermiştir.” (Risale-i Nur Külliyatı, Mesnevi-i Nuriye, Nokta kısmen günümüz Türkçesiyle) (16)

(1) http://www.gidahareketi.org/Sineklerin-Genetigini-Degistirip-Salacaklar--1848-haberi.aspx

(2) https://www.kibrismanset.com/bilim-teknoloji/dogada-gen-etkisi-h587.html

(3) https://psyforums.ru/tr/roditelyam/vse-svyazano-so-vsem-ekologicheskie-zakony-barri-kommonera-ekologicheskie-zakony-vse-svyazano-so-vsem.html

(4) https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/mektubat/hakikat-cekirdekleri/663

(5) https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/mesnevi-i-nuriye/nokta/324

(6) https://evrimagaci.org/fotosentez-ve-oksijen-dunyanin-oksijen-kaynaklari-neler-agaclar-ve-ormanlar-oksijen-icin-ne-kadar-onemli-8057

(7) http://www.derin.boun.edu.tr/?p=845#:~:text=Deniz%20ekosisteminde%20planktonlar%20besin%20zincirinin,k%C3%BC%C3%A7%C3%BCk%20ama%20i%C5%9Fe%20yarar%20canl%C4%B1lard%C4%B1r.

(8) https://science.sciencemag.org/content/365/6457/1040

(9) https://www.nature.com/articles/s41598-020-64360-2

(10) https://en.wikipedia.org/wiki/Dimethylsulfoniopropionate

(11) http://www.sureyelken.com/kategori/genel/

(12) https://www.astrobio.net/biosphere/phytoplankton-cloud-dance/

(13) https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0klim_de%C4%9Fi%C5%9Fikli%C4%9Fini_hafifletme#Jeom%C3%BChendislik

(14) https://www.nytimes.com/2013/05/27/opinion/geoengineering-our-last-hope-or-a-false-promise.html

(15) https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/mesnevi-i-nuriye/nokta/321

(16) https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/mesnevi-i-nuriye/nokta/324

10 Mart 2021 Çarşamba

Bastığın Yerleri Toprak Diyerek Geçme, Tanı!

 


Bütün göklerde olanlar, bütün yerdekiler, bu ikisinin arasında ve toprağın altıda bulunanlar O'nundur. (Taha Suresi 6. Ayet) (1)

Toprak altında hayatını devam ettiren canlılara ilişkin araştırması akademik dergi Nature’da yayımlanan Manchester Üniversitesi’nden Prof. Richard Bardgett şöyle söylüyor: “Ayaklarımızın altındaki toprak muhtemelen Dünya’da çeşitliliğin en fazla olduğu yer. Topraktaki canlı grupları son derece kompleks. Bir orman ya da çayırdaki toprakta abartısız milyonlarca tür, milyarlarca organizma var. Mikroskobik bakteri ve mantarlardan, solucan, karınca ve köstebek gibi daha büyük organizmalara kadar…” Amerika Toprak Bilimi Derneği, bir çorba kaşığı toprakta dünyadaki insanların sayısından daha çok canlı bulunduğunu belirtiyor. Birçok kuruluştan bilim insanı ile birlikte tropik ormanlardan Antarktika’ya, Dünya’nın on altı bölgesinden alınan toprak örneklerindeki organizmaların genlerini inceleyen Brigham Young Üniversitesi’nden Prof. Byron Adams şöyle söylüyor: “Toprakta yaşayan organizmalar bizim için önemli birçok işi yapıyor. Atıklarımızı, toksik kimyasallarımızı ayrıştırıyor, zararsız hale getiriyor. Suyumuzu arıtıyor, erezyonu önlüyor, verimliliği yeniden sağlıyor.”

Atmosferin yaklaşık yüzde sekseni azot gazından oluştuğu halde, bazı mikroorganizmalar dışında hiçbir canlı gaz halindeki azotu kullanamıyor. Azot, canlı sistemlerinin (proteinlerin ve DNA’nın) ehemmiyetli bir bileşeni. Azotu bitkilerin kullanabileceği hale dönüştüren ve besin zincirine girmesine yol açan da topraktaki bakteriler. California Teknoloji Enstitüsü’nden yapılan basın açıklamasında, bu dönüşümün nitrogenase adlı enzimle gerçekleştiği belirtiliyor ve kimya profesörü Doug Rees’in şu sözlerine yer veriliyor: “Onlarca yıldır nitrogenase nasıl bu inert (durgun) gazla etkileşime giriyor, bu dönüşümü nasıl meydana getiriyor anlamaya çalışıyoruz.” Açıklamada, yaklaşık yüz yıl önce Haber-Bosch metodu adı verilen teknik geliştirilene kadar Dünya’daki azot dönüşümünün neredeyse tamamının bakterilerce meydana getirildiği ifade ediliyor. Haber-Bosch metoduyla laboratuarda azot dönüştürmenin çok yüksek sıcaklıklar ve basınçlar gerektirdiği vurgulanıyor. “Bakterilerin bunu nasıl yaptığını anlamayı çok isterdik. Bu büyük bir kimyasal sır” diyen Prof. Rees(2), nitrogenase enzimine dair çalışmalarından ötürü 2019 eylül ayında İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi ödülünü aldı.(3) Onlarca yıldır elimizdeki teknolojik ve laboratuvar imkanlarıyla çözemediğimiz bu kimyasal sırrı bakteriler kendi çözmüş olamayacağına göre, bir Yaratıcı var. 

Uluslararası seviyede üne sahip bir çevreci olan Kanada’nın British Columbia Üniversitesi’nden Prof. David Suzuki, bitki türlerinin neredeyse yüzde doksanının toprak mantarlarıyla desteklendiğini, tek ağacın köklerinin çevresinde düzinelerce mantar türü bulunabileceğini söylüyor. Ağaç köklerinin çevresinde bulunan ipliksi mantar uzantıları topraktaki fosfor, azot gibi maddelerin ağaçlara ulaşmasını sağlıyor. Ağaçlardan gelen fotosentez ürünleri (şeker gibi) de mantarları besliyor. Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar, uzak ağaçların köklerini bile birbirine bağlayan mantar ağları ile ağaçlar arasında kaynak transferi yapıldığını gösterdi.

İngiliz Columbia Üniversitesi’nden Prof. Suzanne Simard, bir ağacın mantar ağıyla yüzlerce ağaca bağlanabileceğini belirtiyor. Kanada’nın British Columbia Eyaleti’nin iç kısmında bulunan Douglas göknarı ormanının, sadece 30 metreye 30 metrelik küçük bir alanında yapılan incelemede, bir ağacın kırk yedi ağaçla bağlantılı olduğu, tek mantarın on dokuz ağacı birbirine bağladığı tespit edildi. Simard ve meslektaşları, akademik dergi Scientific Reports’da yayımlanan makalelerinde, mantarların karbon, azot, fosfor gibi kaynakların türdeş ve türdeş olmayan komşu bitkilere aktarımını sağladığına dair giderek artan sayıda kanıt olduğunu ifade ediyor. Sonuçları 2016 yılında ünlü akademik dergi Science’da yayımlanan bir başka araştırma da, kayın ve ladin gibi birbirinden çok farklı ağaçların aralarında bile büyük miktarda karbon transferi olduğunu göstermişti.

Profesör Simard ve arkadaşları, daha eski bilimsel çalışmalarında Douglas göknarı fideleri gölgede kaldığında, kağıt huş bitkisinden fidelere karbon gittiğini, kağıt huş ağacı mevsime bağlı olarak yapraksız kaldığında ise fidelerden huş ağacına karbon aktarıldığını tespit etmişti. Araştırma ekibi, sonuçları Scientific Reports’da yayımlanan çalışmaları için Douglas göknarı fidelerinin tüm iğne yapraklarını kopardı. Yaprakları koparılan fidelerden komşuları ponderosa çamına çok miktarda karbon transferi oldu. Simard şöyle söylüyor: “Douglas göknarlarını akrabaları arasında ve yabancılar arasında yetiştirdik ve akrabalarını tanıyabildiklerini keşfettik. Douglas göknarı ve ponderosa çamını birlikte de yetiştirdik. İğne yapraklarını kopararak ve batı ladini tomurcuk böceğinin saldırısına maruz bırakarak Douglas göknarına zarar verdik; ardından göknar, ağıyla komşu ponderosa çamına çok fazla karbon gönderdi.” Prof. Simard, bunu öleceğini “anlayan” ağacın karbon mirasını komşusuna bırakması şeklinde yorumluyor.

Douglas göknarı fidelerinin tüm yaprakları kesildiğinde komşu ponderosa çamına yalnızca karbon değil, stres sinyalleri de gitti. Bu da, ponderosa çamında savunma enzimlerinin sentezlenmesine neden oldu. Simard, ormandaki büyük, yaşlı ağaçları “ana ağaçlar” olarak isimlendiriyor. Bu ağaçlardan komşu ağaçlara besin maddeleri gidiyor. Komşu ağaçlardan stres sinyalleri çıkarsa besin yardımı artıyor. “Ben bir ormana girdiğimde, bütünün ruhunu hissediyorum; her şey uyum içinde işliyor ama, bunu ölçme veya haritalandırma yöntemimiz yok.” diyen Prof. Simard, mantar ağlarının haritasını çıkaramadıklarını, bir tatlı kaşığı orman toprağının birkaç mil uzunluğunda mantar ipliği içerdiğini söylüyor. (4)

“Evet, güneş ve aydan, gece ve gündüzden, kış ve yazdan tut, ta bitkilerin muhtaç ve aç hayvanların yardımına gelmelerinde, hayvanların zayıf ve yaradılıştan şerefli olan insanların yardımına koşmalarında, hatta gıda maddelerinin nazik, kuvvetsiz yavruların ve meyvelerin yardımına uçmalarında; yiyecek zerrelerinin ise beden hücrelerinin ihtiyacına yetişmesinde işleyen yardımlaşma prensibi, bütün bütün kör olmayana gösteriyorlar ki, her şeyi terbiye ve idare eden gayet Kerîm ve Hakîm bir tek Zât’ın emriyle hareket ediyorlar.” (Risale-i Nur Külliyatı, 22. Söz, İkinci Makam kısmen günümüz Türkçesiyle) (5) 

(1) https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/T%C3%A2h%C3%A2-suresi/2353/5-8-ayet-tefsiri

(2) https://www.atlasdergisi.com/kesfet/bilim-haberleri/toprak-yili.html

(3) https://www.kva.se/sv/pressrum/pressmeddelanden/studier-av-enzymsystem-belonas-med-aminoffpriset

(4) https://www.atlasdergisi.com/kesfet/bilim-haberleri/agaclarin-fedakarligi.html

(5) https://sorularlarisale.com/risale-i-nur-kulliyati/sozler/yirmi-ikinci-soz/ikinci-makam/404

Ayetlerin Sadece Lafzi Okunmasının Yanlışlığı ve Sadakayla İlgili Bir Ayet

  Başlıktaki ayet-i kerime Tevbe suresinde yer alıyor. Lafzi olarak ayeti şöyle tercüme edebiliriz:  “Sadakalar konusunda müminlerden ek bağ...